17 Eylül 2009 Perşembe

The End

Ve 5 ay 5 günlük vatani görev mutlu son ile biter.Bu mesaj ile blog sona erer.

Rabbim herkeslere güzel askerlik nasip etsin. amin...

16 Eylül 2009 Çarşamba

Ağladı İstanbul


Bağrına bastığı vurdu sırtından
Matem bayrağını çekti İstanbul
Ağladı boynunu büktü İstanbul
Bizi yüreğinden söktü İstanbul
Ah İstanbul ah!
Bilirim matemlisin, bilirim yaslısın
Bilirim kızgınsın bize
Bilmem ki arınır mıyız bu günahtan
Döksen bizi Marmaraya Karadenize
.
.
Dost bildiğin, can bildiğin vurdu seni
Ah İstanbul ah!
Yüzüne bakacak yüzümüz kalmadı
Bırak bari ismini doya doya analım
Bundan böyle sen bize yan,
Biz de sana yanalım

15 Eylül 2009 Salı

Bize ayrılan sürenin sonuna geldik !


Ne demiştik ?
Hayata kısa bir mola!
.
.
.
Traş olup banyo yapmayan var mı ?
Banyo yapıp kamuflaj almayan var mı ?
.
.
KD 181 ziyaretçin var
KD 181 aşağı, KD181 yukarı
KD 181 telefon
.
.
.
Koğuş Kalk!
"Her Türk asker doğar",
"Her şey vatan için",
"Vatan sana canım feda"
Komando kararı sayılacak saaay!!!
Dörtlü yapın, yürüyüş düzeninde toplan.
TSK silahlı silahsız hareketler serisi n. numaralı hareket!
.
.
.
Sağ baştan sayarak tetik düşür!
Emredersin komutanım, emredin komutanım!
Bir durum arz edebilir miyim komutanım?

.
.
.

ictima, alay ictima, ictima bağlamak,
şafak, boru,
alt devre, çömez, torun, bilet,
karavana,
uygun adım, adi adım, koşar adım,
bahçe depo,mıntıka, tırmık, poşet,
nöbet, kule,parola, işaret, G3,amm, tutanak, ceza,yardırmak,
bölük komutanı, bölük astsubayı, akademi komutanı,
koğuşçu, silahçı, haberci, yazıcı,
künye, tertip,
Çarşı, nizamiye, izin, gazino,
terhis

.
.
.
.
Mola bitti, keyif devam ediyor!

Bize ayrılan sürenin sonuna geldik işte!

14 Eylül 2009 Pazartesi

Son Hafta Sonu notları

Cumartesi gece yarısı 4 te gelen emir ile çarşılar iptal edilmiş. Nedeni ise İstanbul'da olması muhtemel sel felaketi. Tüm askerlerin sinirleri oldukça gergin. Yalnız bir de şerh düşülmüş, eğer askerin memleketinden ziyaretçisi geldi ise madur edilmesin.
Ben de Cumartesi günü uygulamalarını inceledim ve akşamdan nöbetçi subaya kardeşimin memleketten geldiğini ve çıkmak istediğimi ilettim, O da kapıya gelsin seni alsın dedi. Ben de biladeri inş. son kez nizamiyeye çağırdım pazar sabahı.

Saat tam 8 de 1 noluya gelmiş sağolsun. Arabam ile 1 nolu general nizamiyesinden paşalar! gibi bir çıkış yaptım böylece. Akşama kadar dayım ve teyzemler ile birlikte idik Tuzlada. Daha çok gelecek kariyer planlarım üzerine fikir alışverişleri yaptık.

Pazar akşamı bölüğe döndüğümde ortalıkta onlarca yeni kısa dönemleri gördüm. Bu büyük ve mutlu sonun en büyük alametlerinden birisiydi. 10larca biletimiz etrafta....

Bugün revire çıkıp terhis muayenemizi olduk. Elimize 2. bir evrak daha verildi, bununla da ilişik kesecekmişiz. 7 8 kişinin imzası olacak.

Hafta sonu pek de giymemiş olduğun kamuflajlarımı yıkattım. İlk ve son defa. Teslim edecekmişiz... Memnuniyetle...

Konya geliyorum, sevdiklerim geliyorum. Alametler belirdi ben özgürlüğe geri dönüyorum. Hayata Dönüş Operasyonları devam ediyor. Yakında yeniden vizyona gireceğim...

11 Eylül 2009 Cuma

Tel Örgülerin Arkasında Son Cuma


Son yazılarım hep sonları saymakla geçiyor. Az önce 22 Cumayı kapsayan askerlik hayatımın son Cumasını eda edebildim. Gelmeden önce Rabbimden yoğun bir şekilde temenni ettiğim, ibadet özgürlüğüme zarar gelmeden vatani görevimi tamamlayabilmekti. Bu konuda umduğumdan çok daha fazlası nasip oldu. Bundan dolayı çok şükür etmeliyim.

Salı gecesi Kadir gecesi. Dün gece 2-4 nöbetinde ayın 1/4 halini görünce içim ürperiverdi. Ay, bizim için kendini bitip tüketiyor sanki.

Konya bile dönüşümüzü heyecan ile bekliyor ki dün gece iki mübarek vakitte heyecanını dışa vurmuş bile.(4.7lik depremler) Şehirlerin doğallıkları ile kendim arasında biraz fazla bağ kuruyorum bu aralar. Sanki bütün olayların benimle bir ilişkisi varmış gibi gelmeye başladı. 5 aydır "kuşa bak" masalı ile kandırmadık mı biz kendimizi sanki!

Bilader öğleden önce yola çıkmış. Tüm yol ve hava muhalefetlerine rağmen babamlar -hakları ödenemez- oğullarının hatrını kırmadılar ve -gönülleri tam razı olamasa da- tek başına yolcu ettiler. İnşallah Sami yüzümüzü kara çıkarmayacaktır.

Hafta sonu Cumartesi görevli olacağım. Muhtemelen yine bilgisayar başında geçecek. Pazar ise İstanbul'a veda turu atacağım. Arabam ile buluşacağım. Bu benim 5 aydır ayrı kaldıklarımdan ilk hasret gidereceğim obje olacak. Ama bu obje beni asıl hasret kaldıklarıma en hızlı ve konforlu şekilde ulaştıracak inş.

Ve Şafak 5, Bir elin parmakları kadar yani...

10 Eylül 2009 Perşembe

Yeniden Ankara Günlerine Doğru





Bugün şöyle oldu, bugün böyle oldu, şu olaya bu kadar buna bukadar var diyerek doldurdum şu blogu. İşte bunlardan biri ile daha başlıyorum bu karalamama.

Bugün Akademi'ye gelişimizin 4. ayını bitirdik.Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos,Eylül...
7 gün sonra terk edeceğimiz bu vatani görev yerimizdeki geçen 4 ay. İçinde hasretlerin, yanışların, özlemlerin bir yangın gibi etrafı sardığı; onur ile mücadelenin, sabırın, vatan millet din devlet bayrak gibi kutsallara ödenecek olan vefa borcu bilincini barındıran 4 ay.

Artık yolculuk vakti geldi. Etrafımızdakiler yeniden misafir gözü ile bakmaya başladılar. Gün geliyor, artık toparlanmaya başlamalıyız...

Askerlik bitse de hayat bitmiyor. 17 Eylül sonrasında da devam edecek olanca çetinliği ile. Ve bizi bekleyen yeni olaylar, heyecanlar, stresler; belki ayrılıklar, hasretler, acılar... Dahası İstanbul'da geçen içi sevdiklerime hasret dolu günlerden sonra; sevdiklerimin içinde olduğu Ankara günleri. Yaşanan 5 ay gösterdi ki 2.si daha sevimli geliyor. Bu da şu anlama geliyor şehirler asla sevgililer kadar özel yere sahip olamazlar insanın gönlünde.

Aile hayatım, işim, alışveriş, kira, faturalar, araba, akşam oturmaları, komşu ilişkileri, Konya ziyaretleri, kitap okumaları, hafta sonu uykuları, kaçamaklar ve daha bir çok güzellikler; hazır olun ben geliyorum. Sevdiklerimle birlikte yaşayacağım tüm güzellikler ben GELİYORUM...

9 Eylül 2009 Çarşamba

İstanbul Agliyor



İstanbul Agliyor Sen Agliyorsun
Sevdigin Bekliyor Ne Duruyorsun



Sağanak yağmurların yağdığı bir İstanbul haftası yaşıyoruz. Bizim gidişimiz şimdiden çok dokundu galiba İstanbul'a.


Bundan 4 yıl önce İstanbul'dan ayrıldığım o son gece aklıma geldi. Yine yağmurluydu ve beraber ağlamıştık İstanbul ile. O zaman ayrılık benim için çok zor gelmişti. Kabullenemediğim bir veda idi o zamanki vedamız. Bu sefer İstanbul ne düşünüyor bilemiyorum ama, artık hayatımda Ondan daha değerli varlıkların sevgisi, beni daha farklı bir ayrılık havasının içine çekiyor. Özlem çektiklerime ulaşacak olmamdan dolayı, 5 aylık hasretlerimin sonu anlamına gelecek bu seferki İstanbul'a vedam.


İçimde yaşamaya devam edecek İstanbul. Ama ben bir daha İstanbul'un içinde yaşayacaksam da tek başına olmayacak. Sevdiklerimle birlikte kabul etmesini isteyeceğim Ondan.


Beni sevdiklerimle birlikte içine al İstanbul. Hepberaber olalım. Ne sana hasret kalalım, ne sevdiklerimize... Bizi birlikte içinde erit İstanbul. Ağlayacaksak da sevinçten ağlayalım, vedalardan değil...

Ne Kola Ne Fanta Sadece 7 Gün

Her askerin önce yadırgadığı, sonra duya duya benimsediği, ve sonuçta içselleştirdiği 'askeri jargon' un son günlere özel deyimi. Sadece yedigün. Biz de bu akıntıya kapılmışız kısmen de olsa.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Şafak 9 , Haftaya buralarda YOKuz

157 sayılarından saya saya tek hanelere kadar geldik. İlmek ilmek örgü örer gibi geçen günlerin ardından doğacak güneşe 9 adım mesafedeyiz. Neredeyse bitti denilen noktadayız.

Kısaca;

Pazar günü çarşı dönüşü 329lardan 5 denizcinin akademiye teslim olduklarını gördükk. Akşam içtiması sonrasında yazıhaneye girip tezkere ve izin belgelerimizi imzaladık. Bir çok arkadaş bu hafta sonu otobüs biletlerini almışlar. Cuma günü son kez çarşaflarımızı yıkattık. Bunlar hep bizi heyecanlara sokan basit ama anlamı büyük olaylar. Beklenen günler sonunda geldi. Bu hafta son aktif haftamız. Gelecek pazartesi revire çıkıp terhis kontrollerimizi olacakmışız. Salı ise ilişklerimizi kesecekmişiz. Çarşamba free takılabiliriz. Perşembe...... :)

Hafta yağmurlu başladı, böyle de gidecekmiş. Umarım üşütmeden bitiririz. Hanıma söz verdim sağlam geleceğim diye.

Bu arada,
Pazar günü öğlene kadar Kabataş sahilinde elimizde gazete ile keyf yaptık. Sonrasında ise boğaz turu ile İstanbul'a hayran hayran baktık da baktık. Bunlar son bakışlarımız. İstanbul'u gene içimize koyup gideceğiz ne de olsa...

Son Söz
Sevdiklerimi çok özledim, ifadeler yetersiz kalıyor. Artık YETER, çavuş istifa etmek istiyor. Yol verin dağlar....

4 Eylül 2009 Cuma

Sivil Asker Olurmu Hiç!

Tokalaşma olaynın üstünden sadece 2 gün geçer. Yeni göreve başlayan ve her konuda bölüğüne hakim olmak isteyen bölük komutanı çavuşu arar.
BK: Oğlum senin tertibin nedir?
Çvş: Kısa dönemim komutanım.
BK: Hangi kısa dönem ?
Çvş: 327.kısa dönem komutanım. içinden(sanki başka bir tertip daha var!)
BK: Sen neden sivil giyiniyorsun ?
Çvş: Komutanım, görev yerimdeki komutanlarım bu şekilde giyinmemi talep ediyorlar komutanım. Araç komutanı olarak sivil olmalıymışım.
BK : Kim emretti ?
ÇVş : Astsubay...., Albay....,
BK : Bak oğlum arayıp soracağım şimdi, Ona göre ( yalana karşı tehdit, ne de olsa yeni olduğu için tanımadığı sıradan bir askerle muhatap)
Çvş : Tabiki komutanım arayabilirsiniz, hatta ....Alabay'ım yanımda isterseniz vereyim görüşün.
BK : Ver bakalım.
....
Alb : Ben albay....,buyrun
BK : Komutanım,......
..........

Telefon kapanır. Umarım konu da kapanır. Yeni komutan hakim olmaya çalıştığı bölükte ilk önce göze batanlardan başladı işlere.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Bak Sen Bizim Çavuşa!

Sabah araç görevine gidilir, dönülür. Görev yapılan masaya yerleşmek üzere ofise geçilir. O da ne, odanın önünde beklenmeyen bir kalabalık. Akademi içinde görebileceğin ne kadar üst rutbe varsa hepsinden birer numune kapı önündedir. Nedeni hemen anlaşılır. Orgeneral yan tarafta fotograf çekimindedir. Rütbelilerden birinin sıcakkanlı telkini ile odaya girilir, ancak o kadar rutbeli ayakta hazırolda beklerken oturmanın ne kadar büyük hata olabileceği düşüncesi ile esas duruşta beklenir. Foto çekimleri biten orgeneral buradaki odalarda da ne varmış böyle diye kalabalığa doğru yürür. Sonra sırası ile sivil ve asker ile tokaşır. Sivil asker oluşun avantajı burada da söker ve bir çavuş parçası iken bile orgeneral ile tokalaşabilme fırsatı elde edilir. "Merhaba" diye komutana "sağol" demek yerine "merhaba" deme cüreti de gösterilir. Albayın bu da bizim kısa dönem bilgisayar mühendisi askerimiz, cümlesi ile başlayan iltifatlı tanıtımları ile komutana zamansız takdim son bulur. Komutan ardına bakmadan aracına biner, gider. Kalanlar da işine gücüne geri döner.

Şu askerlik de bir orgeneral ile muhatap olmamıştık. O da bugünlereymiş. Vay be...

1 Eylül 2009 Salı

Hoş Geldin Ya Şehri Eylül


Hiç bir ayı beklemedim seni beklediğim kadar.

Hiç gelmiyeceksin zannettim, yaz bitmeyecek zannetim
Umutsuzluklara kapıldığım çok oldu,
Yolunu gözleyerek geçirdiğim gece nöbetlerim oldu
Sonunda geldin be Eylül,
Sen ki benim özgürlüğümün belgesisin
Bu sefer sen gitmeden, bitmeden ben gideceğim
Senden önce 5 ayı ben uğurladım
Sen de beni uğurlayacaksın
Yani seni beklemem sevgimden değil
Sevdiklerime kavuşacak olmamdan...

Saçmaladım mı ne!!!

İşte bekleye bekleye geldi Eylül ayı. Hem hicri hem miladi sayınca ayları bol bol ay karşılamış olduk. bu karşılanan son ay inşallah. Koca yaz dediklerini yedik bitirdik. Yağmurlu bir sabah ile sonbahara merhaba dedik. Bakalım hayırlar bekliyoruz...